Sanatı Bir Çocuk Gibi Yaşayabilmek

Sanat

Sanatı Bir Çocuk Gibi Yaşayabilmek

Prof. Hasan Pekmezci

zorbatv.com

Bu yazıda amacım sanat aforizmaları ya da sanat eleştirisi değil.  Bir resim sergisi ve ona bağlı bir müzik dinletisinden kendi duyumsama kapasitemde izlenimlerimi dile getirmek. Beğeni kültürü elbette zamana ve siyasal, sosyal kültürel birikime bağlı. Nelerle donanmış bir birey ya da nelerle donatılmış bir toplum sorusu ile paralel. Bunun eksikliğinde ve eksikliğe inanıldığında, kuşku duyulduğunda yazılanların, çizilenlerin, beğenilenlerin, beğenilmeyenlerin de bu kuşkularla boğulduğunun da bilinci içindeyiz. Bu nedenle benim kendi çapımda yazdıklarım sadece beni bağlasın.

zorbatv.com

 

zorbatv.com

Uzun yıllardır yaşadığı, sanatla uğraştığı Lozan’da MUSTO adı ile tanınan ressam Mustafa Cemal Yıldırım için, felsefeci yazar Ümit Yaşar Gözümsanat yönetmenliğinde ve Ayşegül Atmaca’nın çabalarıyla Cermodern’de kapsamlı bir sergi düzenlendi. Sergide yer alan eserler akademik sanat eğitimi almamış bir Anadolu gencinin kişisel tutku ve çabalarıyla, yaygın deyişimizle ‘’dişiyle-tırnağıyla’’ aşamalarla yaşama mücadelesinin izdüşümü sayılmalı. Başka bir deyişle  içtenlikle girip çıktığı teknik, tematik serüvenlerin görsel paylaşımı. Böylesi sanat tutkunluğuna sonuçları ne olursa olsun, kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, her zaman sevgi ve saygı duyanlardanım.

Bu resim sergisi bağlamında 12 Nisan 2025 Cumartesi günü ikinci bir sanat serüvenine müzik alanında tanık olduk ki her iki alanın nasıl iç içe bağlarla işlediğinin, sanat denen özgürlük ve özgünlük özelliklerinin nasıl birbirini tamamladığının da tanıklığıyla. Nitekim konser sırasında sahnede resim yapan Musto bir ara orkestrada sazıyla yer alarak  birtürkümüzü  orkestraile birlikte seslendirdiler. Bu alanda da nasıl başarılı olduğu görüldü. Zaten yaşamöyküsünde 20’ye yakın değişik enstrümanı profesyonel anlamda kullanabildiği  yazıyordu.

Uzun yıllar yurt dışında müziği ile yaşayan; belki de yurt dışında yurt içinden daha çok tanınan, sevilen, sayılan müzisyen Okay Temiz ve iki arkadaşının sunduğu ve bitmesini istemediğim konseri. Salonu dolduran insanların da salon dışındaki söyleşilerimizde benzer duygular içinde olduğunu gördüğüm.

Neden bu denli etkilendiğimin de dökümünü yapmaya çalıştım dinlerken bir yandanda. Öncelikle serginin ve konserin kahramanlarının notu: Aidiyet Katmanları Sergisi Küratörü, Musto Büyülü GerçeklikKitabının  Yazarı, Musto Büyülü Gerçeklik Belgeseli’ninYönetmeni Ümit Yaşar Gözüm;  Sergi ve etkinlikler koordinatörü Ayşegül Atmaca;Gitarist YiğitŞener; Saksafoncu Mehmet Erdemli;Cermodern Yönetim Kurulu Başkanı Zihni Tümer ve alanında büyük bir sanat insanı olan OkayTemizbirbirini besleyen bu sanat etkinliklerinin kahramanları.

zorbatv.com

Okay Temiz’i gözlemliyorum, Ritmin Sentezi: Aidiyetkonseri öncesi.  Malzemelerini, enstrüman çantalarını kendisi taşıyor. Sahneye de sanki sahne düzenleyicisi görevlilerden biri imiş gibi çıktı, indi. Sonra tekrar çıkıp benim ilk kez gördüğüm ve ne olduklarını anlamaya çalıştığım aletlerinden sesler çıkarmaya başladı, yaramaz çocukların oyunu gibi. Biz konser başlayacak; sunucu, konuşmacı gelecek. Takdim, ‘’sanatçılar için güçlü birer alkış efendim’’ diyecekler derken konser başlamış bile bu oyunlarla.

Anladım ki Okay Temiz müzikle çocukların oyuncaklarıyla oynadığı gibi içtenlikle oynuyor. Kimse pek bilmez, ben de her gün boyalarla elim-yüzüm boya içinde oynadığım için kendimi çocuk parkına bırakılmış çocuk gibi hissederim. Baktım ki Okay Temiz bir o alete, bir bu alete uzanıyor, eli, ayakları ses çıkarma yarışında. ‘’Okay Temiz de seslerle, tınılarla, melodilerle oynuyormuş meğer’’ dedim. Dilediği oyuncağını, eline, kucağına alıyor, seviyor, okşuyor, mıncıklıyor, seslerini çıkarıyor, nasıl bir keyifle. Öncelikle oyuncaklarını kendisi yaratıyor, yapıyormuş ne büyük haz.

 Afrika yerlilerinin otantik ses veren aygıtlarından, biçimini, formunu ilk kez bu orkestrada gördüğümüz saplı sapsız, ipli-ipsiz, üflemeli, vurmalı, tepmeli, değişik enstrümanların sapından, gövdesinden, kenarından, kıyısından sesler çıkardığı seslerle oynamak. Bir borudan kesip biçip; bir sarımsak ezeceğinden, bir keçi-koyun çıngırakları dizisinden yarattığı oyuncaklarıyla sesler çıkarıyor, klasik enstrümanların çıkarmadığı bu özgün seslerle özgürce, keyfince, çocukça, coşkuyla oynuyor.  Kuşkusuz izleyicilerin, dinleyicilerinin, müzik tutkunlarının aldığı hazdan, paylaşımdan büyük hazlar yaşayarak. Bu nedenle de hem yaratıcılıkta hem yaşamda, giyim-kuşamda yaşlanmıyor, dinamizm içinde.

Bu oyuncak müzik yaratmayı, aletleriyle oynamayı ve asıl olan, sıra dışı bu seslerle de aynı içtenlikle oynayarak seslendirmeyi sanat haline getirebilmiş bir sanatçı. Okay Temiz’in biyolojik yapısı, giyimi, kuşamı, sahnedeki çocuksu diyaloğuyla, içten, sevimli hareketlerini; yaşama bakışı ve yaşam felsefesi ile uyumlu ve birbirini tamamlayan çok doğal ögeler olarak görüyorum. Bütün özgün enstrümanlarının bir müzede yer almasını istemesini de en insani duygunun göstergesi olarak önemsiyorum. İnsani olan her şeyin; bireysel, toplumsal evrensel değerler dizgesinin şirazeden çıkarıldığının; bilgeliğin, belgeciliğin çok anlamsızlaştırıldığının, akil insanlarda yarattığı koruma, geleceğe taşıma bilincidir bu.

Bitmesini istemediğimiz konser sonrası fuayede ve sergi salonunda dinleyiciler ve sergi izleyicileri ile kurduğu içten diyalogun, 84 yaşında bir müzik insanının kendisini dinlemeye gelen-sanat için bir araya gelen insanlara saygının, içtenliğinin, sevecenliğinin, gönül erliğinin yansıması olarak değerlendirildiğinin de tanığıyım. Konser sonrası sergi salonunda yorulmadan genç-yaşlı herkesle sohbeti ve fotoğraf çekimi ‘’Ne kadar tevazu sahibi’’  dedirtti insanlara.

*

zorbatv.com

Konseri izlerken, dinlerken bir yandan da müzikle, şiirle çok sıkı bağ kurduğum resim alanında aynı doğallığın, aynı içtenliğin ne derecede yaşandığı ya da yaşanmadığı konusunda düşüncelere dalıp çıktım. Resim alanında Okay Temiz gibi kendi yarattığı, kuşkusuz yaratırken de kendi oyuncağını yapan çocuklar gibi haz aldığı tekniklerle, renklerle, biçimlerle, çizgilerle keyfince oynamak. Kendi sesini, kendi rengini, biçimini, formunu yaratabilmek. A kuralı, B tarzı, C kimliği gibi kalıplar, tekrarlar şablonlar manzumesi, sanat ustalığı takıntılarına inat kendi çocukça oyunlarını ortaya dökerek kendisi olabilmek.

Güzel sanatlar eğitimi alanındaki bütün eğitimcilerin ve öğrencilerin Okay Temiz orkestrasını canlı bir konserde dinlemesini, izlemesini, bunlardan kendi alanlarıyla bağlantılı çıkarımlarda bulunmasını çok isterim.  Ve en önemlisi kendisine destek olan orkestra arkadaşlarıyla konser sırasındaki paydaşlığı ile konser sonrası dinleyicilerle kurduğu içten diyaloğu da önemle takip etmelerini. Uluslararası bir sanat insanının kendine, yaptığına güveninin ne denli daha insani tavırlar geliştirdiğinin de örneği.

‘’Ben aslanım, kaplanım’’ ‘’Bu dünyayı ben yarattım’’ saplantıları ile böbürlenme tavrının salgın hastalık halinde seyrettiği günümüzde 84 yaşında, sahnede bir dakika oturmadan, dinamik tavırlarla müzik yapan, ardından  sergi salonunda iki saate yakın herkesle birlikte olma dinamizmi yaşayan bu sanat adamı çok yönlü dersler alınacak eşsiz bir örnek.

Bu fırsatı yaratanlara teşekkürlerimizle, bu özel günü yaşadığımız için ne kadar şanslı olduğumuzu da belirtmeden geçemeyeceğim. Her yönü ile bereketli, hücrelerine kadar tarih olan ülkem, adam gibi sanat insanlarım, elbette güzel günler, en güzel günler sanatla-kültürle, etik değer sahibi erklerle yaşanacak. Ümidimiz sonsuz.

Çünkü arkamızda çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal ve onun ilke ve idealleri var.

zorbatv.com

Ankara. 13. Nisan 2025

 

 

 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.