
“Ruhun Matematiğiyle Resmeden Sanatçı: İlham Enveroğlu”
“İlham Enveroğlu ile bugün tanıştım; fakat onunla tanışmak, yalnızca bir sanatçıyla değil bir ruh haliyle, bir çağrıyla karşılaşmaktı.”Anlattıkları insan ruhunun derinliklerinin ve katmanlarının katıksız anlatımıydı. Resimleri tüm güzellikleri özünde cem etmiş, İlkbaharı, yaşamı derinlemesine özümserken de, duyular ve duygular ötesinde bir değil birçok dünyanın var olduğunu anlatıyordu.
Her zaman gönülden ve ruhça bir yere yolculuk yapıyoruz. Bu, belki de bizi en güçlü kılan şeylerden birdir. Bu yolculuğu devamlı yapanlardan biri de ilham Enveroğlu. O, resimlerinde ilkbahara, yeniden doğuşa yolculuk yapıyor, ruhta bıraktığı etkileri inceliyor, ruhunda çevresine bıraktığı sonsuz ışığı-ısıyı arıyor. O ışık her zaman içindeydi ve bunun farkına varmak yıllarını aldı. Resim olarak ortaya konunca felsefesini daha derinden inceledi. Çocuk yaştan itibaren ilgi duyduğu konuları, ruhunda da duymaya başladı. Ruhu titredi. Doyulmaz güzellikte eserler ortaya koymasına neden oldu. Her eser “ben buradayım ve senden var oldum Senin canın sağ olsun ama ben varlığımla senden daha çok yaşayacağım. Senin ruhun belki başka diyarlarda yeniden var olup farklı eseler üretecek” dedi. Artık o ruh hiç yerinde duramaz çünkü her zaman yolcudur.
Sanatçımız, yaşamın sonsuz bir döngü olduğunu, yeniden doğuşu, var oluşu, hayatın içindeki güzelliklerle gönle doldurup “Aheng-i Tevhidi” yansıtmayı amaçlıyor, bunu da renklerin, biçimlerin, dokuların birlik ve uyumuyla sağlıyor. Bunu yaparken de ruhundaki bitmek tükenmek bilmeyen ruhani matematiği kullanıyor sanki. O, matematik ona her zaman yol gösteriyor. Ne zaman, nerede hangi rengi, nereye, ne kadar koyacağını öğretiyor. Hayatın da, renklerin de gramajını ruhu öğretiyor. Her resminde birbirini tartan, birbirini üzmeyen, ağırlıklarıyla birbirlerini dengede tutan renklerle resmine yön veriyor. Arkaya baktığı zaman gözü arkada kalmıyor. Bu resimde de yolculuğum çok güzel gitti diyor.
İlk sanat ve lisans eğitimini Azerbaycan’da alan İlham Enveroğlu uzun yıllardır ki, Konya şehrinde yaratıcılığını sürdürmektedir. Türkiye’ye yerleştikten sonra yeni yaratıcılık arayışlarına başlayan sanatçı, lisansüstü ve doktora eğitimini Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladıktan sonra, bugün Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Türkiye’ye yerleştikten sonra, yeni yaratıcılık arayışlarında geleneksel Türk sanatının tüm renk ve kurallarını çağdaş resim sanatı ile sentezleyerek kendi tarzını yaratmıştır.
Doğru temellere dayandırılmış resimsel düşüncesinde sanatçı bazı çalışmalarında somuttan hareket ederek soyuta gitse de soyut düşüncenin altında gerçek hep saklıdır, bunu izleyicisine çok rahatlıkla ulaştıra biliyor. Bu tür çalışmalarında görüneni verirken, görünmeyen yanın gösterilme çabası biçimlendirmelerinde etken olmaktadır. Sanatçının başlıca felsefesi tablolarındaki objelerin, figürlerin ve formların düşünce ve sezgi ile görülmesidir.
İlham Enveroğlu’nun grafik çalışmaları izleyiciyi bambaşka bir dünyaya götürüyor. Türk mitolojisinden etkilenerek amblem ve semboller dünyasında kendini bulursun. Sanatçının resimlerini oluşturan soyut bilgiyle nesnel bilgi birleştiğinde eserlerindeki tüm görsel unsurlar dolayısız olarak kendi güçlü kimliklerini kazanmaktadırlar. İnsanın yetkinleştirilmesinin en etkili ve benzersiz aracı olan sanat aynı zamanda insanoğlunun kendi somut yaşamsal etkinliğinin bir yansımasıdır. Hem bir karşılıklı anlaşma aracı hem de bir değer yönlendirme aracı olan sanat insanın yetkinleştirilmesinin en etkili ve benzersiz bir aracıdır.
İlham Enveroğlu’nun son yapıtlarındaki anlam bu iki unsurun; soyut düşüncenin ve bilginin bileşiminden doğmuştur. Kimi zaman renklerin, çizgilerin, form ve figürlerin birbiriyle ve kendisiyle olan ilişkilerini sorgulayan sanatçı, kimi zaman da rengin, çizginin, form ve figürün ayrıca birbirinden bağımsız evreni içindeki durumunu sorguluyor. Bu sebepten de izleyici sanatçının eserlerine bakarken eserin bütününü oluşturan parçaların ya da eserin tümünün oluş nedenini, zamanı ve mekânı bir kenara bırakarak izlemesidir. Ancak bu yolla İlham Enveroğlu’nun resimlerinin bilgisine ulaşılabilinir.
Her sanatçı, hatta her insan güzeli bulmak ister. Biliyoruz ki hiçbir şey kendiliğinden güzel değildir. Zihinde güzel ideası ile ne kadar örtüştüğü algılandığında, ancak o kadar güzeldir. Güzel aslında varlığın nedenidir. Belki de idealar dünyası olmadan fenomenler dünyasının var oluşundan söz etmek mümkün değildir. Bu çalışmalarda güzel ideası, güzeli en iyi anlatabilecek bir konu üzerinden, yer ve zaman ötesinde belirli veya belirsiz objelerin, düşünsel boyutta algılanan ve her an değişebilen görüntüleri ile yansıtılmak istenmiştir. Güzelliğin kendisine ulaşma isteğinde, estetik kaygı tasarlama ön plandadır. İlham Enveroğlu’nun tüm resimleri de bu kaygıdan doğan güzelliklerdir. Resimlerini anlatmak istersek;
- İlham Enveroğlu. Hüt-hüt Kuşu, 120x120cm, karışık teknik, 2011
1-HÜT-HÜT KUŞU oldukça sembolik bir figür olarak resmedilmiş. Geometrik desenler ve altın renklerin yer aldığı kuşun tüyleri, geleneksel ile modern arasında bir köprü kuruyor. Ayrıca, arka plandaki renk geçişleri ve doku çalışmaları, resmin dinamizmini ve derinliğini artırıyor. Bu eserde soğuk ve sıcak renklerin uyumu çok etkileyici. Kuşun hareketi ve şekli, sanatçıya ait özgün bir soyut tarz yaratmış. Resmin tamamında doku ve rengarenk desenler kullanılarak adeta bir enerji yaratılmış. Resim temelinde bir özgürlük ve hareket duygusu barındırıyor. Bu resim, hareketi ve canlılığıyla izleyiciyi içine çekiyor. Gözdeki odaklanma noktası, özellikle kuşun başı ve tüyleriyle oluşturulan geometrik form olduğu için, sanatçımız, detaylara ve renklerin birbirine uyumuna dikkat ederek insanda ruhsal dinginlik yaratıyor.
Bu eserde sanatçı, Divan edebiyatında ve Tasavvuf sembolizminde sıklıkla ruhsal yolculuğa öncü ve rehber olarak görülen Hüt-Hüt Kuşu’nu, manevi tekamül sembolü olarak ele almaktadır. Aynı zamanda Vahdet-i Vücud - Varlığın Birliğigörüşüne bir gönderme olan bu eserde, çokluğun birliğini farklı dokuların uyumuyla ortaya konmuştur.
“Bu eser, uçmak isteyip uçamayan bir ruhun, tüyleriyle gökyüzünü aralayışıdır.”
ilham Enveroğlu. Şaman, 90x90cm, karışıkteknik, 2008
2-ŞAMAN:Şaman, kökeni Türk ve Moğol kültürlerine dayanan bir terimdir ve ruhlar âlemiyle iletişim kurabilen, insanları spiritüel anlamda yönlendiren, doğa ile uyum içinde olan bir ruhsal lider veya hekim anlamına gelir. Şamanizm, dünyanın farklı kültürlerinde var olan şifa ve inanç sistemlerinin bir parçasıdır ve şaman bu sistemin merkezi figürüdür. Sibirya'da şamanlar, halk arasında manevi lider olarak kabul edilirdi. Aynı şekilde Kuzey Amerika'daki Kızılderili kültürlerinde de şamanlar, ruhsal ve doğa ile uyumlu bir yaşam tarzı ile bilinir. Şamanizm, din veya inanç sistemlerinden çok, bir yaşam tarzı, doğa ile uyum ve ruhsal dengeyi vurgulayan bir espritüel yolculuktur.
Sanatçımızın resminde, elinde tefiyle sonsuzluğa düşüncelerini anlatmaya çalışan insan görüyoruz. Soyutlanmış biçimler duygusal renkler resme mistik bir hava katıyor. Bu resim çok güzel diyoruz. Neredeyse bütün canlılar için güzellik önemlidir. Sanatçıda her zaman güzeli arar. Güzel ideasının kendisi yok olmaz. Duygularla algılananın çok ötesindedir. Görünenin dışındadır. Düşüncededir. Belli bir varlıkta, zamanda mekânda değildir. Asıl gerçekliktir, Bir şeyin tüm koşullardan bağımsız özüdür.
“Asıl gerçeklik, İnsanın özüdür. Özünü aramasıdır.”
- İlham Enveroğlu. Yalvaç, 90x110cm, karışık teknik, 2010.
3- YALVAÇ : Yalvaç, özellikle Türk ve Orta Asya kültürlerinde, şaman ya da espritüel lider anlamına gelir. Yalvaç, genellikle bir şifa sağlayıcı, ruhsal rehber veya medyum olarak kabul edilir. Yalvaç, şaman ile benzer bir rol üstlense de şaman daha çok doğa, hayvanlar ve ruhlarla bağlantı kurarken, yalvaç daha çok insanlar arasındaki manevi iletişime odaklanır. Yalvaçlar, özellikle Türkler ve Türk boyları arasında, toplumları için önemli figürlerdir. Genellikle doğal şifacılık ile ilgili yeteneklere sahiplerdi ve genellikle dualar, ritüeller ve mantralar kullanarak insanların ruhsal ve bedensel hastalıklarını iyileştirmeye çalışırlardı.
Yalvaç, halk arasında manevi rehber, şifa veren bir kişiydi ve genellikle şamanik öğretilerle paralel bir rol üstlenmişti. Ancak, şamanların dünyasında olduğu gibi, yalvaç da ruhsal dünyada ve doğada denge kurarak insanlara spiritüel yardımda bulunurdu. Yalvaç kelimesi genellikle Türk kültüründe, özellikle Türk halk inançları ve şamanizm ile ilişkilidir. Yalvaçlar, bir bakıma şamanizmin Türk versiyonu gibi de düşünülebilir. Sanatçımız “yalvaç”ı ayak ve çeşitli simgelerle, motiflerle anlatmış, renklerdeki pastellik renklerin birbirine uyumunu göstererirken, izleyene ruhsal rahatlık verip uzun uzun da düşündürüyor.
“Resimleriyle topluma şifa dağıtan, her ressam da bir yerde “yalvaçtır”.”
- İlham Enveroğlu. Ruh Kuşu ve Şaman, 90x120cm, karışık teknik, 2008.
4- RUH KUŞU ve ŞAMAN: "Ruh kuşu", çok derin ve sembolik bir anlam taşır. Hem şamanik öğretilerde hem de geleneksel kültürlerde ruh ve kuş kavramları, insanların manevi ve doğal dünyayla olan bağlantılarında çok önemli bir rol oynar. Ruh kuşu, genellikle özgürlüğün, maneviyatın ve yükselmenin simgesi olarak kabul edilir.
Bu eser, figüratif unsurların soyut bir dil içinde eridiği, zihin ve ruh dünyasına dair güçlü bir anlatım sunan etkileyici bir kompozisyon. Sanatçı, teknik olarak dokulu yüzeyler, karışık renk geçişleri ve katmanlı boya kullanımıyla izleyicide hem görsel hem de duygusal bir derinlik yaratmayı başarıyor. Merkezde yer alan büyük, dairesel form hemen dikkat çekiyor; bu formun bir davul ya da toprakla bağlantılı bir sembol olduğu hissine kapılıyoruz. Figürün elleri bu daireye temas ediyor; bu da, şamanik bir ritüeli ya da kutsal bir bağlantıyı çağrıştırıyor. Figürün başı ise tam belirgin değil, adeta bir enerji bulutuna dönüşmüş gibi. Bu soyutlanma, fiziksel kimliğin ötesinde, ruhsal bir kimliğe işaret ediyor olabilir. Figür, kimliğini dünyasal referanslardan değil, mistik bir kaynakla kurduğu bağdan alıyor gibi görünüyor.
Bu konuda başarıya ulaşmış insanlardan biri de İlham Enveroğlu’dur. Her resmi ruhunun özüdür. Yıllar yıllar sonra da o, öz topluma içindeki şifa sözünü aktaracak, etrafındakileri aydınlatacaktır.
- İlham Enveroğlu. Altın Horoz, 120x60cm, karışık teknik, 2012.
5 -ALTIN HOROZ:Altın Horoz’un Nuh’un Gemisi gibi sembollerle harmanlanması hem mitolojik hem de tarihsel derinliği olan bir anlatı oluşturuyor. Kadim Türk kültüründe Horoz dahil çok sayıda kuş sembolizmi mevcuttur. Genellikle alıcı kuşların realist ve fantastik yorumları çok yaygındır.
Horoz Türklerin eski inancı Şaman kültüründe; gök, yer ve atalara sunulan kurbanlar arasında. Orta Asya’da, direk üzerine horoz figürü ile yapılan ritüeller de şaman inançlarının bir uzantısı sayılıyor. Hun kurganlarında (mezarlarında) bulunan horoz figürleri Şaman inançları ile ilişkili. Pazırık ve Göktürk kurganlarında da çift başlı horoz figürlerini görmek mümkün. Horoz imgesinin sonsuzluğu ve ölümden sonraki yaşamı simgelediği, ölen kişinin ruhunu koruyan bir tılsım olduğu düşünülmüş. Horoz Zerdüştlükte de ateşi simgeleyen kutsal bir hayvan sayılmış.
Bu figür, insanlık, toplum, geçmiş ve gelecek arasındaki bağı yansıtan ve manevi bir yükselmeyi simgeleyen bir figür olarak düşünülebilir. Eserde bu sembolizmi derinlemesine işlerken, toplumun geçmişiyle olan bağı, kurtuluş ve direniş temalarını vurgulamak, eseri çok güçlü bir anlatıma dönüştürmüş.Bu eserde soğuk ve sıcak renklerin uyumu çok etkileyici. Kuşun hareketi ve şekli, sanatçıya ait özgün bir soyut tarz yaratmış. Resmin tamamında doku ve rengarenk desenler kullanılarak adeta bir enerji yaratılmış. Resmin temelinde bir özgürlük ve hareket duygusu barındığı söylenebilir. Bu resim, hareketi ve canlılığıyla izleyiciyi içine çekiyor. Gözdeki odaklanma noktası, özellikle kuşun başı ve tüyleriyle oluşturulan geometrik form olduğu için, sanatçının detaylara verdiği önemin de altı çizilmeli.
- İlham Enveroğlu. Nar, 80x50cm, karışık teknik, 2010.
6 -NAR: Orta Asya'da ve özellikle Türk kültürlerinde nar, bereketin, bolluğun ve yaşamın sembolü olarak görülür. Narın taneleri, çokluğu ve çeşitliliği temsil eder. Bu nedenle nar, genellikle insanlar arasında birlik, zenginlik ve hayatın sonsuz döngüsüyle ilişkilendirilir. Ayrıca, nar, ruhsal anlamda da bir etkiye sahiptir. Özellikle eski inançlarda, nar meyvesi, içindeki taneler gibi insanın ruhunun çok katmanlı ve derin olduğuna dair bir metafor olarak kabul edilmiştir. Nar, aynı zamanda aşk, güzellik ve tutku ile de ilişkilendirilir. Bu hem batıda hem de doğuda farklı kültürlerde benzer şekilde yorumlanır. Narın insanlar üzerindeki etkisi, sadece fiziksel değil, sembolik anlamda da çok güçlüdür. Bazen bir zorlukla karşılaşıldığında, narın taneleri gibi hayatın farklı yönlerine bakmak, yeniden doğuş ve güç bulma anlamı taşır. Narın anlamı hem dışsal hem de içsel dünyamızda derin bir yankı uyandırabilir. İlham Enveroğlun’un “Nar” resimlerinde Narın tüm özelliklerini görüp, renklerdeki meydana getirdiği dengeye hayran kalıyoruz.
Ruhu aydınlatan ısıtan renkleri için sanatçımıza teşekkür ediyoruz.
- İlham Enveroğlu. Nuh’un Gemisi, 80x80cm, yağlı boya, 2012.
7- NUHUN GEMİSİ: Nuh’un gemisi hem İslam kültüründe hem Hristiyanlıkta hem de Yahudi geleneğinde büyük bir öneme sahiptir. Genelde bir felaketin ardından yeniden doğuş, kurtuluş ve insanlığın devamı anlamına gelir. Nuh’un gemisinin yerini anlatan farklı gelenekler, kültürler arasında da çeşitli yorumlar taşır. Türk kültüründe ve İslam mitolojisinde, özellikle Ağrı Dağı (veya Cudi Dağı) önemli bir yer tutar. İslam'a göre Nuh’un gemisi, tufan sonrası Ağrı Dağı'na oturur. Ağrı Dağı, pek çok eski kaynağa göre, insanlık için bir kurtuluş simgesidir. Geminin bu dağa oturması, yeni bir başlangıcı, temiz bir sayfanın açılmasını anlatır.
İki dağ arasındaki bu fark hem coğrafi hem de kültürel bir ayrım yaratır. Ağrı Dağı ve Ararat Dağı arasındaki bağı anlamak için, her iki dağın da bir kurtuluş ve yeniden doğuşun simgeleri olduğunu görmeliyiz. İslam’daki Ağrı Dağı, daha çok manevi bir yeniden doğuşu, bir arınmayı ifade ederken, Hristiyan inancındaki Ararat, Tanrı'nın halkına bir vaat, bir güvence olarak görülür. Her iki dağ da bir felaketten sonra yaşamın yeniden yeşermesi, insanlar arasındaki bağın güçlenmesi fikrini taşır.
Sanatçınızın gemiyi iki dağ arasına yerleştirmesi, bu iki kültürün birleşiminden gelen anlamı pekiştirebilir. Dağların arasında yer alan gemi, her iki inanç sisteminin birleştiği bir noktada, bir arınma, yeniden doğuş ve insanlığın bir arada yol alacağı umudu taşıyor olabilir. Sanatçı burada insanlığın ortak geçmişi ve birliğini vurgulamak istemiş. İlham Enveroğlu’nun eserlerinin en büyük özelliği Türk dünyasındaki inançları anlatırken insanın varlığının da tanrı ile özdeşleştiğini anlatmasıdır.
- İlham Enveroğlu. Zümrüd-ü Anka, 60x120cm, karışık teknik, 2010.
8- ZÜMRÜDÜ ANKA: Zümrüdü Anka kuşu! çok özel ve derin bir anlam taşır. Zümrüd- ü Anka, genellikle "Anka Kuşu" olarak bilinen efsanevi kuşun özel bir versiyonudur. Anka Kuşu, farklı kültürlerde, özellikle Orta Doğu'da ve Türk mitolojisinde, ölümsüzlük ve yeniden doğuş simgesi olarak yer alır. Zümrütü Anka, genellikle daha parlak, değerli ve efsanevi bir figür olarak anlatılır.
Türk halk edebiyatında ve Orta Asya mitolojisinde, bu kuşun bir ateşten doğarak yeniden doğması, yenilenme ve ölümsüzlük temasını işlediği söylenir. Zümrüd-ü Anka’nın yeşil rengi, yaşamın ve yeniden doğuşun sembolü olarak kabul edilir. Aynı zamanda, bilgelik ve yüksek ideallerin, güzel düşüncelerinin de simgesidir.
İlham Enveroğlu’nun resimleri, yalnızca tuval üzerinde birer renk düzeni değil; aynı zamanda ruhun, bilincin, evrenle kurduğu bağın izdüşümüdür. Her resminde görünenin ardındaki görünmeyeni, bilinenin içinde saklı bilinmeyeni anlatma çabası vardır. Onun eserlerine bakmak, bir bahar sabahında içe çekilen derin nefes gibi hem dingin hem de umut doludur. Enel-Hakkım diyen bir sanatçının yolculuğuna tanıklık etmektir.
Sanatçımızın dışa vurumcu tüm eserlerinde soğuk ve sıcak renklerin uyumu çok etkileyici. Koduğu desenler ve dokular sanatçıya ait özgün bir soyut tarz yaratmış. Resimlerinin tamamında doku ve rengarenk desenler kullanılarak adeta bir enerji yaratmış. Resimleri temelinde bir özgürlük ve hareket duygusu barındığı söyleyebiliriz
Prof. Dr. İlham E N V E R O Ğ L U
1970- Azerbaycan-Ağcabedi ’de doğdu
1989- Azim Azim-zade Azerbaycan Devlet Ressamlık Mektebi’ni bitirdi.
1995- Azerbaycan Mimarlık ve İnşaat Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldu.
1998- Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde Öğretim Elemanı olarak göreve başladı.
2000- Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisansını tamamladı.
2005- Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Doktorasını tamamlayarak Doktor Unvanını aldı
2012- Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümüne Doçent olarak atandı
2007-2020 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü.
1992-2023 yılları arasında birçok ülkede otuza yakın kişisel sergi açarken, yüze yakın uluslararası karma resim sergisine katıldı.
1995 yılından itibaren eğitim ve sanat hayatını Türkiye’de sürdüren sanatçı, İç Asya’nın derinliklerinden Anadolu’ya uzanan köklü bir kültürün DNA şifrelerini çözmeğe çalışırcasına, mitolojik sembollerle renk, biçim ve dokuların ahengini çağdaş soyutlamalarla sunuyor. Kökleriyle kadim ve zengin Türk Kültüründen beslenen aynı zamanda çağdaş söylevi olan bir sanat anlayışına sahip sanatçı, Klasik musikinin, halk türkülerinin, halı ve minyatür sanatının, masal ve efsanelerin, tadını veren çağdaş bir sanat arayışını sürdürmektedir. Tasavvuf düşüncesinin, Mevlana’nın, Yunus’un, Fuzuli’nin şiirle nakşettirdikleri ilahi sevgini, renklere-desenlere yansıtmak Sanatçının eserlerinin arka planını oluşturmaktadır.
2006 yılından UNESCO Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Üyesidir.
2010 yılından Azerbaycan Ressamlar Birliği Üyesidir
2014 yılından GESAM Birliği Üyesidir
Yeni yorum ekle