
Seyhan Erözçelik Anı Evi, Bartın
Seyhan Erözçelik şiirlerini okuduğum zaman ruhum hoplar, kalbim taşar. Bütün şair dostlarının,şiir severlerin ‘sansar’ abisi, eski olana da göz kırpan, yeni olanı selamlayan, muhabbet insanı, iyi şair Seyhan Erözçelik’i tanımlamak, anlatabilmek için kendisini yaşamak gerekirdi ancak ben şair dostlarımdan duyduklarımla ve okuduğum şiirleriyle kendisini böyle düşündüm birden. Seyhan Erözçelik’i tanımayan şair yoktur sanırım. Reklam yazarı ve aruz vezniyle de şiir yazan nitelikli solcu bir şair. Entelektüel bir akıl ve her şeye meraklı bir şair. Taşlara kafa yormuş, sonra biz şiir sevdalılarına birçok şiir kitapları armağan etmiş, her zamanşiiri düşünmüş besbelli. Okuduklarımdan bu şekilde tanımlayabilir miydim kendisini, belki, evet! Bu yazıya böyle bir girizgâh yapacağımı inanın bilmezdim ta ki Bartın’da abisi Noyan Bey’in Seyhan Erözçelikanısı için açtığı müze evi görünceye kadar.Kendisini tanımayı çok isterdim fakaten güzel çağında de şairimiz bulutlar evine taşınmış. Tanrı da şiiri seviyor muydu yoksa?
Seyhan Erözçelik Anı Evi, Bartın
“Kilidin bağrı kırık. Dil çizilir tutuşan
Kibritimin ruh kafesiyle. Su yorgun dile
çiyler veriyor sevişirken kuru otlar.
Gizlemiş taşı, bir hokkabazın gözleri.
Kül diniyor, ruh yara tandan dökülürse
su ağlar. Gezinip dur, denizin kıra vurdukça.
Çözül, bağla! Ölüm çiledir belki de.
Dil dense yerin. Çıra orman gibidir. Ben,
kilidim, kilidim.
Sarnıca sarkardı kedim. ”
Seyhan Erözçelik Anı Evi, Bartın
Seyhan Erözçelik anı evi müzesini dolaşıyorum. İlk aklıma gelen “dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti” dizesiyle şairimizin o portre fotoğrafı ve özenle donatılmış bir anılar galerisiyle karşılaşıyorum. Sanki şiirlerinden damıtılmış turuncu bir güneş sıcaklığı yüzüme doğru yürüyordu. Kitapları oradaydı, kütüphanesinden adeta bana seslenecekmiş gibiydi. Çakısı, kül tablası, takvim yaprakları ve şairin koruma altına aldığı, biriktirdiği birçok nesnecapcanlı duruyor orada. Sanki şair yaşıyordu. Düşünsenize babüküs var,10 dolar duruyor orada. Şairler kalem sever bilirim. Kalemtıraşlar var. Minik nesneler, gözlüğü, kalemleri, eski cep telefonu, saatleri, anılarını saklamış, yaşadıklarını hep koruma altına almış. Fotoğraflar ve ilginçtir ki sanki batan Titanik gemisinden kalan bir ütü var orada,müzede duruyor. Kitap açacakları, tahta kaşık ve “şiiratı”
ayraçları…Ama müzede beni etkileyen başka bir şey daha oldu o da bir dergiden, ya da bir gazeteden itina ile kesilip sakladığı birkesik, bir yazı başlığı: “O zamanlar arkadaşlık vardı…” yazısı ve elini yanağına götürdüğü o fotoğrafı. Ve daha da ilginci, en çarpıcı olanı ise Lozan, İsmet İnönü’yü görmekti. Ülkesinin tarihiyle bitişik yaşıyordu demek ki. Balalayka mı yoksa mandolin miydi oradaki tam anlayamadım ama çay da severdi Seyhan Erözçelik, rakı da dedi abisi Noyan Bey ve sımsıcak bir fincan çayı şairimizi anarak yudumladık birlikte.Bazı şairler asla ölmezdi, bunu bana en çok çağdaşlarımdan Seyhan Erözçelik öğretti. Ve elbette abisi Noyan Erözçelik’ in titizlikle devam ettirdiği kardeşlik bağının özenli dokunuşlarıyla oluşmuş bu güzel anı evini ziyaret etmek kalbimde soylu bir hissiyat uyandırdı. İyi ki doğmuş ve iyi ki yaşamış ve iyi ki bizlere kalıcı, ölmeyecek şiirler bırakmış Seyhan Erözçelik.Şiir var olduğu sürece kalbimize kazılacaktır bu kıymetli şairimiz.
Seyhan Erözçelik Anı Evi, Bartın
“unuttum unuttum. Benimsin yoğum
zamandın. Suyumdun, kırıldım, varım. ”
Eser Ceran Erdi
Yeni yorum ekle