
Antahsum Bayramı
Çok tanrılı uygarlık olan Hititlerin elbette fazlasıyla bayramlarının olması yadırganacak bir şey olmamalıdır. Hititlerde 165’ten fazla bayram kutlanmaktadır. En büyük görkemli ve en uzun 3 bayramdan ANTAHSUM BAYRAMI 38 gün, Toprak veya Bereket Bayramı (Purulli) 32 ve sonbaharda kutlanan Muntariyasha Bayramı da 41 gün sürerdi. Yani kral sadece bu üç bayramı kutlamak uğruna senede en az 103 gününü ayırmak ve uzun etekli rahip giysisini sırtından çıkarmamak, ucu yılan başı şeklinde kıvrık asasını elinden bırakmamak zorundaydı ve bu da olanaksızdı. ANTAHSUM ilkbaharın ilk günlerinde yetişen ve canlılığını uzun süre koruyamayan soğanlı bir bitki olan çiğdemdir. Sümerlerde AN(GÖK), TAH (ARTMA), SUM (SOĞAN) olarak “gök soğanımızı artırsın” olarak çevirilebilecek kelimenin kökeni bereketin artması olarak Hititler zamanından bu yana bilinmektedir. Çiğdem ya da Hititçe ANTAHSUM, Aşık Veysel’in dizelerinde türkülere konu edilmiş “hepsinden ben alayım” dizelerinde çiçeklerin en seçkini olarak aynı zamanda fazla yenildiğinde ise yine aynı türküde bahsi geçen “yiğit başına belayım” dizesinde olduğu gibi zehirleyici özellikte bir çiçektir. Türkçe’de Çiğdem su kenarlarını izleyen yerlerde daha çok olduğu için yaş, nemli anlamına gelen Divan-ı Lügat-it Türk de ‘çi’ olarak bilinir. Eski Türkçe’de “çigidem” adlı bir bitki vardır. Hünnap olarak bilinen Zizyphus sözcüğünden üretilmiş ‘iğde’ sözcüğü ile aynı kökten gelir. Safran, çiğdem Hititler için oldukça önemli bir bitkidir. Bitkinin bazı bitkilerle birlikte ilaç olarak hastalıkların tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir. Gerek bitkinin kendisi ya da meyvesi gerek bitkiden yapılan yemek ve gerekse ekmekleri genellikle aynı bayramlarda çeşitli tanrılar için kurban maddesi olarak kullanılmaktadır.” İlkbaharda Antahsum bitkisi zamanında kral Arinna’daHattuşa’ya geldiğinde orada bayramı gerçekleştirir” metni geçer. ANTAHSUM Bayramı Hitit merasimleri arasında en iyi bilinen en geniş topraklarda kutlanan ve toplam 38 günle en uzun süren ilkbahar bayramı türüdür. Belki de puskurunuwa dağında kutlanan ve mahiyeti pek iyi bilinmeyen bir bayramın devamıdır ve doğa ve kır fetişlerine tapınma esasına dayalı çok eski bir Hatti geleneğine geri gitmektir. Adını Sümerce soğanlı bir bitkiden alır. Anadolu’da karlar erimeye başladığınca, kırlarda ilkbaharın müjdecisi olarak sarı ve beyaz renkte açan ve çok dikkat çeken çiğdemden başka çiçek olmadığından “çiğdem” olarak tercüme edilir. Crocus familyasına dahil olan ve şu sıralarda doğa tahribatı ve global iklim değişikliği yüzünden ne zaman açacaklarını şaşıran ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olsn bu çiçeğin 2500 çeşidi vardır. Sadece bir kez onun soğanı veya çiçekleri kullanılarak yapıldığı anlaşılan hurutili yemeği, tatlı ve punniki ekmekleri ile birlikte 1, 32 ve 33. Günlerde tanrılara adak olarak sunulur. 9. Günde kral çifti bu bitkiyi yetiştirir. Genellikle ölmüş kralların ruhlarının yaşadığına inanılan Yazılıkaya Açıkhava tapınağı bu bayramla bağlantısı olan önemli bir mabeddir. Bayramın ilk kez I. Şuppililuma devrinde Hitit din takvimine girdiği anlaşılmaktadır. Bayram en başta Arinna’nın Güneş Tanrıçasına ve diğer Hatti ülkesi tanrılarına vakfedilmiştir. 18. Ve 19. Günlerde Fırtına tanrısı Pihassassi’nindahil edilmesi, bu tanrıyı şahsi olarak seçmiş olan II. M uwatalli’nin bir ilavesidir. Kutlama alanı Orta Anadolu’dur. Arinna kentindeki ortostatların ANTAHSUM Bayramı ve ANTAHSUM bitkisi, geyik sahnelerinin de bayram kültü ile ilgilidir. Ortostatlarda resmedilmiş geyiklerden birinin yemeğe çalıştığı, bir diğer geyiğin de yediği bitkinin ANTAHSUM/çiğdem olduğu düşünülmektedir. Bayram Hattuşa’da Fırtına Tanrısının tapınağında ve Haletuwa binasında görkemli bir merasimle açılır ve 38. Günde gene fırtına tanrısı’nın tapınağında yağmur bayramı haline dönüşerek ve kral çifti için selamet dileklerinin istenmesi ile Ankuwa’da sona erer. Son sahne bayrama hakim olan öğenin yağmur ve bereket ile kral ve kraliçenin sağlık ve selameti olduğunu gösterir. Birinci günün sonunda kırık muhtevada içki ve ekmek kurbanı ve kralın da katıldığı tütsülemeyle yapılan bir arınma ve kutsama ayini yer alır. Kurbanlar bütün tanrılara sunulur ve bizzat kral tarafından takdis edildikten sonra kesilip tanrılara hem çiğ hemde pişmiş sunulur. Ciğer ve kalp her zamanki gibi burada da tanrılar için en değerli parçalar arasındadır. Bayramda et yemekleri yanında kuş etinden bahsedilmesi ilginçtir. Et suyu içinde haşlanan kuş maalesef tanrılara sunulacaktır.
Bayramda tüketilen ekmekler; törenlerde Tanrı heykellerine ya da sunaklara yapılan hayvan, içki ve ekmek sunuları da genellikle müzik ve dua eşliğinde icra edilmiştir. Amaç tanrıların hoşnutluğudur. Onlar hoşnut olursa ekmek yenebilecek, su içilebilecek ve ev kurulabilecektir. Kutlamalar olmazsa büyük sıkıntı yaratır. Nitekim kraliçe GasuliauiaSamuha şehri Tanrıçası Lilu için hayvan ve ekmek kurbanlarını düzenli sunmadığı için hastalanmıştır. Yine II. Murşili veba dualarında, Hatti ülkesinde görülen vebadan ölenlerin sayısının artmasını, tanrılara kurbanlık ekmek ve içki sunumlarının düzenli yapılmamasına bağlanır. En fazla Hititlerde tüketilen ekmek çeşidinin NİNDAGURRA kurbanlık kalın ekmek/somun olduğu bunu NİNDASIG ince yufka ve NİNDAERİN yani peksimet’in takip ettiği anlaşılmaktadır. Ekmeğin paylaşımı Hitit dünyasında büyük önem arz eder, kıtlık yıllarında özellikle tumati ekmeğinin ve belki de bu yıllarda paylaşılmak üzere piiantalla ekmeğinin de tüketildiğidir. Ayrıca NİNDASIG ‘ince- yufka ekmek’ ANTAHSUM Bayramında bu ekmek bölünüp üzerine kalp, göğüs ve karaciğer konulup çeşitli Tanrılara sunulmaktadır. NİNDAERİN asker ekmeği, peksimet uzun süre dayanıklı ve geç bayatlayan bir ekmektir. Osmanlı döneminde de sefere çıkacak gemicilerin ekmek ihtiyacı bu şekilde karşılanmıştır. Ayrıca NİNDALAL- ballı ekmekte yenilmiştir. Sığır ve koyunlarla birlikte kurban edilir. Bayramı 2,7,8 ve 16. Günlerinde önemli rol oynamaktadır. 15. Günü kutlamalarında yağlı börek bulgur ile birlikte dökülmektedir. NİNDATU ise günümüzdeki Arabası yemeğidir. Anadolu yemek kültürüne yansımaları Çiğdem Pilavının sürdürebilir olmasıdır. Ayrıca bize yansıması yılın başlangıcını temsil ettiği için Orta Anadolu’da Çiğdem gezmesi, Çiğdem Pilavı, Çiğdem Şenliği ya da Çiğdem Bayramı adları ile bilinir. Günümüzde Orta AnadoluBölgesinde karaçalı (yöresel ağız ile küsküç denilir) denilen bir çubukla mor-eflatun-sarı çiçekli çiğdem kökleri çıkarılır. Daha sonra özellikle çocuklardan oluşturulmuş alaylar köyde tekerlemeler söyleyerek adına “Çiğdem Gezmesi” denilen ev ev gezerek pilav yapılmak üzere genellikle yağ ve bulgur toplarlar. Evlerden yağ verenin “oğlan çocuğuna” sahip olacağı, bulgur verenin ise “kız çocuğuna” sahip olacağı müjdelenir ve yağ verene sarı çiğdem, kız verene ise mor çiğdem verilir. Yağ veya bulgur vermeyenin kapısında sürekli beklenir ve kapı açılana kadar “Dam başında boyunduruk, bekleye bekleye yorulduk, bahşiş verirsen giderik, yoksa akşama kadar dururuk” manisi söylenir. Ve sonunda 6-12 yaşındaki çocuklardan oluşan alayın yağ ve bulgur ve çiğdemlerle diğer malzemeler bir kazanda karıştırılarak çiğdem pilavı pişirilerek köyde dağıtılır.Son yıllarda Çiğdem Bayramının bazı Üniversiteler ve Belediyelerce Şenlikler yapılmaktadır. Çiğdem yalnızca bir besin olarak değil, bereketi/doğurganlığı simgeleyen kültürel öğedir. Mersindeki Korykos Antik kentin yakınlarında Hititlerinde adı ile anılan endemik crocusreticulatussubs. Hittiticus “Hitit Çiğdemi” yetişmektedir. Endemik Ankara çiğdemi soğanları yemeklere katılmakta, soğanlar ve çiçekler kullanılarak “Çiğdem Pilavı” yapılmaktadır. Anadolu’nun birçok yerinde çiğdem soğanlarının çiğ ya da pişmiş olarak tüketilmesi, çiğdemin toplanmasının adeta bir şenliğe dönüştürülmesi Hititlerin ANTAHSUM Bayramı’nın devamıdır. Çiğdem sevgisi Anadolu’da o kadar derindir ki Mardin’in doğusunda yer alan Deyrulzaferan Manastırı, Safran diğer adıyla Çiğdem Manastırı olarak adlandırılır. Malatya’dan Tekirdağ’a Samsundan Mersin’e uzanan geniş bir coğrafyadır. Çiğdem Pilavi 2014 yılında Somut Olomayan Kültürel Miras Ulusal Envanterine girmiştir.
Gelin birlikte çiğdem pilavı malzemeleri ve yapılışını söyleyelim. Malzemeler;
3 su bardağı pilavlık bulgur, 30 adet Ankara çiğdemi soğanı, 3 yemek kaşığı sadeyağ, 2 yemek kaşığı domates salçası, 3 su bardağı su, 1 çay kaşığı karabiber ve yeteri kadar tuz. Yapılışı; uygun bir tencereye sadeyağ konularak yakmadan kızdırılır. Bu yağa kabukları ayıklanıp soyulmuş 30 kadar Ankara çiğdemi soğanı konularak kızartmadan en çok 5 dakika kadar çevrilir. Çiğdem soğanları delikli bir kepçe ile yağdan tabağa alınır. Tenceredeki kızgın yağa domates salçası, bulgur katılıp karıştırılarak kavrulur. Kavrulmuş bulgura kaynar su, tuz, karabiber ile tabağa alınan çiğdem soğanları eklenir. Pişinceye kadar ateşte tutulur. Pilav suyunu çekince tahta kaşıkla karıştırıldıktan sonra 15 dakika daha kısık ateşle demlenir. Servis tabağına alınarak ikram edilir.
Binlerce yıllık bahar bayramı kültürümüzü bizlerde devam ettirerek gelecek nesillere aktarmayı kendimize bir görev edinmeli ve kültürün sürekliliğine katkı sunmalıyız.
- Levent ZEYBEK
Yeni yorum ekle