
. Millet Mektepleri Yeniden
Şair Ahmet Haşim, Demokrat Parti kurucularından ve ilk Savunma Bakanı Refik Şevket’e Niğde’den bir mektup göndermiş; o günün Anadolu köylerini ve köylüsünü anlatıyor. Yazdığı en hafif cümleler şöyle: “Refik, Anadolu hemen bir uçtan bir uca frengilidir. Bir köy, bir kasaba veya bir şehrin kalabalığına bakılsa o kadartopal, topalların o kadar çeşitlisi, o kadar cüce, kambur, kör ve çolak görülür ki, insan kendini, eşyanın şeklini bozan dışbükey bir camla etrafa bakıyorum zanneder. Anadolu’nun Taş Devri’nden kalmış, Orta Çağ koşullarına itilmiş bir toplum olduğunu sanırsınız. Anadoluluların becerikliliği ancak öküz tezeğini kullanılmaya hazır hale sokmak için buldukları çarelerde görülür.Damların duvarları, kuruması için yapıştırılmış tezekle dolu; hava dersen,tezek kokusundan nefessiz kalınacakmış gibi ağır!”
***
Osmanlı yıkılmış, geriye, yukarıdaki mektupta anlatıldığı gibisefil, yoksul, kendi yazgısıyla baş başa bırakılmış birAnadolu kalmıştı.İşte o Anadolu’nun küllerinden,Cumhuriyet sayesinde 86 milyon nüfusa sahip, bağımsız bir Türkiye doğmuştur. Ufak tefek tökezlemeler olsa da Türk Ulusu bugün kendi ülkesinde özgür, bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmekte.
Cumhuriyet kurulduğunda Anadolu’da 40 bin köy vardı, 35 bininde okul yoktu.Nüfusun%80’i köylerde yaşıyor, bunların %90’ı okuma yazma bilmiyordu.Cumhuriyet’i kuranların yapması gereken ilk iş, ülkeyibu geri kalmışlıktan, cahillikten,yoksulluktan kurtarıp, insanlarıçalışan, üreten yurttaşlar haline getirmekti. Bütün bunlar imkânsız gibi görünse de Mustafa Kemal Atatürk büyük bir özgüvenle: “Bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir, yüzde seksen, doksanı bilmezse bu ayıptır, bundan insan olanların utanması gerekir. En nihayet bir yıl, iki yıl içinde Türk toplumu yeni harfleri öğrenecektir. Milletimiz yazısı ile kafası ile bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir,” diyordu. Dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç da“Köy demek memleket demektir; köyler kalkınmadıkça memleket kalkınamaz”diyerek köylere okul ve öğretmen yetiştirmenin yollarını arıyordu. Köylerin eğitilmesi, kalkındırılması sorunu 1800’lü yılların ortalarından 1930’lu yıllara değin tartışılmış, çeşitli yol ve yöntemler önerilmiş ama bir çözüm bulunamamıştı. Cumhuriyet kurulduğunda da zor ve imkânsız gibi görünüyordu. Bu arada ilk iş olarak Harf Devrimi yapılmış, yeni yazıya geçilmişti amaonu Anadolu’ya taşıyacak, öğretmen yoktu! Topu topu biri Kayseri Zincidere’de, diğeri Denizli’de iki Öğretmen Okulu açılmış, bunlar da 6 yıl hizmet verdikten sonra kaynak yetersizliğinden kapatılmıştı. Düşünün; bu iki okulubile yürütecek gücü, donanımı olmayan bir Türkiye devralınmıştı Osmanlı’dan. Yorgun, yoksul, okulsuz, öğretmensiz 40 bin köy!.. Burada takdire şayan olan, sorunlara çözüm aramaktanöte; Atatürk’ün ve yönetim makamında bulunanların Cumhuriyet’e ve insana biçtiği değerdir. İlk ve en büyük amaçları köylüyü geri kalmışlıktan,cehaletten kurtarıp uygar bir toplum yaratmaktı. Bunun için öyle bir formül bulunmalıydı ki, Devlete külfet getirmesin, sorunlar pratik yöntemlerle çözülsün isteniyordu. Öncelikle Yeni Türk harfleri, %90’ı okuma yazma bilmeyen köylü, kentli, kadın, erkek herkese kısa sürede öğretilmeliydi ama nasıl? Okul yok, öğretmen yok, Bütçe yetersiz. İşte burada, Türkiye genelinde bir “okuma-yazma seferberliği” ilan edilmesi düşünülmüş, uygulamanın adına da “Millet Mektepleri”denilmişti.
Millet Mektepleri 01.01.1929 tarihinde ülkenin her yerinde ve aynı zamanda açıldı. Amaç, yeni Türk harflerini kısa zamandaherkese öğretmek,Cumhuriyet’i, yurttaşlık bilincini köylere kadar yaymakve insanları bilgili, bilinçli yurttaşlar getirmekti. Böyleceinsanca yaşamın yolu açılmış olacaktı. Her şey vatanı kalkındırmak, insanı yüceltmek ve mutlu etmek içindi. İşte Millet Mektepleri bunun için açılmıştı.Öyle bir seferberlik ki, yalnız öğretmenler değil, devlet memurlarının en küçüğünden en büyüğüne kadar tümünden öğretmen olarak yararlanma yoluna gidilmişti. İşleyiş şöyleydi:
Eski ve yeni alfabeyi bilmeyenler 4 ay süreli (A) bölümüne alınıp okuma yazma öğretilecek; eski alfabeyi bilenler 2 ay süreli (B) bölümüne alınacak,hayatbilgisi, yurt ve yurttaşlık bilgileri öğretilecek;(A) kursunu bitirmiş olanlar (B) kursuna, (B) kursunu bitirenler (C) kursuna alınıp yurttaşlık hakları ve genel bilgiler öğretilecekti. İmkânsız gibi görünen ve yurt sathına yayılan Millet Mektepleri yurdun genelinde açılmış ve aynen uygulanmıştır.Böylece yaşları 15-45 arasında olan kadın erkek milyonlarca insan Millet Mektebi’nin öğrencisi sayılmıştır.Öyle ki, Devlet daireleri, hapishaneler, işçi çalıştıran fabrikalar, işyerleri, bünyesinde bulunanları mutlaka okutmak zorundaydılar. Millet mektebine gitmeyenlere belli miktar para cezası veriliyordu. Sınavlarına katılabilmek, şahadetname alabilmek için mektebe devam zorunluluğu vardı.
Görüldüğü gibi Millet Mekteplerinde eğitim ciddiye alınmış, milyonlarca yurttaş okuma-yazma öğrenmiş, Cumhuriyet’in ve yurttaş olmanın bilincine ermişlerdi. Ev kadınları, işçi, çiftçi, genç, yaşlı herkes bu eğitim seferberliğine dâhil edilmiş, bütün bunlar yapılırken halkın işlerini aksatmamaya dikkat edilmiştir.Millet Mektepleri çalışmasıyla 1929-1935 yılları arasında 2.376.845 kişi okuma yazma öğrenmiş ve şahadetname almaya hak kazanmıştır.
Genel olarak bakıldığında gerçek şu ki, Millet Mektepleri okuma yazma oranını iki katına çıkarmıştır ama Cumhuriyetin önemini kavratmaya, insanların yurttaşlık bilincini geliştirmeye, cehaletten kurtarmaya yetmemiştir.Günümüzde,“Ben Osmanlıyım, Osmanlı torunuyum” diyerek övünenler,bunun şımarıklığıyla sağa sola saldıranlar hızla çoğalmaktalar! İlginçtir ki, bunu yapanların çoğunlukla, Şair Ahmet Haşim’in mektubunda anlatıldığı gibi her şeyden mahrum,yaşayanları, “adam” yerine konulmayıp kel, kör, topal dolaşanların, tezek yapmaktan başka maharet öğrenemeyip öyle bir yaşamı kendine reva görenlerin çocukları, torunlarıdır.
Yazının başlığında “Millet Mektepleri Yeniden” demem bundandır. Millet Mektepleri yeniden açılmalı, Başta Kurtuluş Savaşında çekilen acılar, yokluk, yoksulluklar olmak üzere, Cumhuriyet’in hangi koşullarda kurulduğu, kazanımlarıherkese anlatılmalı, yurt sevgisi ve yurttaşlık bilinci herkesin beynine yerleştirilmelidir.
Yeni yorum ekle