
14 Şubat Dünya Öykü Günü Kutlu Olsun
14 Şubat Dünya Öykü Günü, edebiyat severleri bir araya getiren ve öykülerin büyüleyici dünyasını kutlayan özel bir gündür. Dünya Öykü Günü, yalnızca öykülerin kutlandığı bir gün değil; aynı zamanda önemli yazarların eserlerinin yeniden keşfedilmesi, onların etkisinin ve katkılarının hatırlanması için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Ben de derlediğim bu yazımda, edebiyatımızın öykücülerinden Feyyaz Kayacan’ı anmak, onun edebiyatımıza kattığı değeri vurgulamak istedim. Feyyaz Kayacan, Türk edebiyatında önemli bir yer edinmiş, özgün anlatımı ve yaratıcı bakış açısıyla dikkat çeken bir yazarımızdır. Kısa öykü formunu, insan psikolojisini ve toplumsal dinamizmi irdeleyerek zenginleştiren eserleri, yeni nesil edebiyatseverler için önemlidir.
Feyyaz Kayacan (Fergar) (1919 - 1993)
Çok uzun yıllar BBC Türkçe Yayınlar Servisinde çalıştı. Fransızca, İngilizce ve Türkçe öykü ve şiirler yazdı. 1992'de Modern Turkish Poetry antolojisini de İngilizce olarak yayımladı. İlk iki şiir kitabı Fransızca, üçüncüsü Kaşık Havası (Yeditepe Yayınları, İstanbul 1976) ve dördüncüsü Benim Örümceğim Başka (Tomruk Matbaası, İstanbul 1982) Türkçe ve beşinci şiir kitabı da İngilizce olarak çıktı. Daha çok öykü yazarı olarak bilinen Feyyaz Kayacan'ın bütün öyküleri Yapı Kredi Bankası Yayınlarında toplandı ve 1993 de ölümünden bir ay sonra yayımlandı (ISBN 975-363-046-8). Feyyaz Kayacan (Fergar) Türkiye dışında "Fergar" soyadıyla tanındı ve Türkiye'ye hep turist olarak gidebildi.
Cüneyt Ayral
İstek
Sokağa çıkabilseydik
Ne güzel olurdu
Gözlerle başlatırcasına
Bir yere varmanın bütünlüğünü
Akşamı toplasaydık
Ne güzel olurdu
Bir sonuç olarak.
Alın teri sağlamlığında
Mesele çıkartmadan
Şu kavunu kesebilseydik
Ne güzel olurdu
Yaşamaya elvermek
Ne güzel olurdu
Vaktimiz olsaydı
Bir çocuğun yeni doğan
Ekmek kokusuna
Feyyaz Kayacan
Kaşık Havası
Feyyaz Kayacan, önemli bir öykücü olmasına karşın yurt dışında yaşaması nedeniyle Türk okurunca yeteri kadar tanınmadığını düşünenlerdenim. Fransızca, İngilizce ve Türkçe eserler veren yazar, edebiyat hayatına Fransızca şiirler yazarak başlar. İlk ve ikinci şiir kitabını yine Fransızca yayımlar. İngiltere’de eğitimine devam ederken Fransızca yazan bir şair olarak, Türk şair ve yazarlarını keşfedip 1950’lerin başında Türkçe yazmaya başlar. Öykünün yanı sıra roman, şiir, çeviri ve oyun gibi türlerde de birçok eser kaleme alır. 1950’li yıllarda, Türkiye’deki toplumsal değişimler ve Batı’daki edebi akımlar, Türk öykücülüğünü farklı bir boyuta taşımıştır. Bu yıllarda öykü türünde Sait Faik, Orhan Kemal, Sabahattin Ali gibi yazarların edebiyat anlayışları öne çıkmaktadır. Feyyaz Kayacan, bu kuşak içerisinde kendisine önemli ve özgün bir yer edinmiş, öykülerinde daha soyut, gerçeküstü ve postmodern yaklaşımlar geliştirerek, geleneksel öykücülük anlayışına farklı bir soluk getirmiştir.
‘’Yazarın dili bir oyun aracı olarak görmesi ve onu şiirleştirme eğilimi, verili cümle anlayışını değiştirmesi öykülerinde sıkça görülen yeniliklerdendir. Yazar, eserlerinde genelde modern insanın yalnızlığını, bunalımını, çıkmazlarını ironik bir dille anlatır.’’ Onun öykülerinin en önemli yanı otobiyografik özellikler taşımasıdır. Kayacan öyküleri hakkında sorulan bir soruya, Flaubert’in “Madam Bovary romanında kimi anlatıyorsunuz?” sorusuna “Kendimi” cevabını verdiğini hatırlattıktan sonra, kendisinin de Sığınak Hikâyelerinde “Postacı Kızı Vera” öyküsü ile kendi iç âlemindeki ölüme karşı direnmeyi anlattığını belirtir. Kayacan, söyleşide öykülerini nasıl yazdığını da anlatmaktadır.
Yazarın belirttiğine göre öykü ilk olarak toprağa düşen bir tohum gibi veya bir ses olarak ortaya çıkar. Bu şekilde beliren öykü konularını ayrıntıya girmeden not eder. Bir öykünün sanatçının içinde iyice olgunlaşmadan kâğıda aktarılmasını sağlıklı bulmaz. Bu durumun, yazarın hayal gücünü yaratma yeteneğini kısıtladığını düşünür. Öyküyü kaleme almadan önce aylarca iç dünyasında yaşadığını ifade eden Kayacan, metin zihninde olgunlaştıktan sonra ona kesin bir şekil arayıp bulduğunu ve daha sonra da onu yazıya döktüğünü belirtir. Kimi zaman da yazmak istediği şey ile yazdığı şey birbirinden farklı olur. Yazar, öykü ve şiiri birbirine çok yakın türler olarak değerlendirir. Onu, öykü yazmaya sevk eden en önemli neden ise öykünün şiir gibi işlenmeye uygun bir tür olmasıdır. Kayacan, yapmak istediği asıl şeyin dili zorlamak olduğunu, bunu yaparken de yine dilin sunduğu olanaklardan yararlanmak gerektiğini belirtir. Ana dilini önemsediğini onunla iç dışlı yaşadığını, Türkçenin kendisi için bir algılama ve yansıtma kaynağı olduğunu belirten yazar, bir kelime işçisi olduğunu, kelimeye çok değer verdiğini vurgular. “Kelime bir heykeldir.” der ve ona hangi açıdan yaklaşılırsa yeni anlamlar kazanacağını ifade eder. Kelimenin kâğıt üzerinde yazarın buyruklarını bekleyen bir köle olmadığını belirtir.
“Kayacan’ın taklitçi bir edebiyat anlayışına karşı olması, en önemli özelliklerinden birisidir. “Gibiciler” adlı eserine ismini de veren öyküde bu konuyu işler. Bir yazarın özgün olmasını “sesini koruma” metaforu üzerinden anlatır. Son eseri “Bir Deli Değilin Defterleri’ne kadar alışılmış öykü anlayışını ve verili dil mantığını ters yüz etmenin çabası içerisinde olmuştur. Fakat adı anılan eserinde bu tutumunu terk edip kendi ifadesiyle “normale döner”. Kayacan’ın öykülerindeki önemli bir özellik de gerçeküstücü tavırdır. Bu anlamda şiirlerinin yanı sıra öykülerinde de bir anlatım tarzı olarak gerçeküstücülüğe yer verir. Öte yandan onun öykülerinin felsefi temelini varoluşçuluk oluşturur. Kayacan’ın öykülerinde postmodern eğilimler de yer alır. Postmodern yaklaşımlar, 1960’lardan sonra Türk edebiyatında kendini hissettirmeye başlamasına rağmen onun çok öncesinde postmodern unsurlardan yararlandığı görülür. Kayacan, üst kurmaca, metinlerarasılık, ironi gibi birçok postmodern yaklaşımı öykülerinde kullanır. ”
Özetle Feyyaz Kayacan; çağrışım yüklü, soyut, imgesel diliyle, gerçeküstücü tavrı ve ironik anlatımıyla, denediği yapısal unsurlarıyla yeni olmayı başarmıştır. Bu özellikleriyle özgün ve modernist sayılabilecek bir yazarımızdır.
Kayacan, şiir, öykü, roman çalışmalarının yanı sıra edebiyatın dışında heykel, resim gibi sanat dallarıyla da ilgilenir bunlarla ilgili inceleme yazıları kaleme alır.
Düş Kalıntısı
Bir sabah uyanınca
Yanda kalmış
Bir at buldum başucumda
Belli ki yolum kesilmiş bir yerde
Dörtnala bir çıkmazın
Kişnemeleri mi uğuldayacak
Dilimin dibinde hep?
Feyyaz Kayacan
Benim Örümceğim Başka
Feyyaz Kayacan’ın eserleri, sadece bireysel deneyimleri değil, aynı zamanda evrensel insan halleriyle derin bir bağ kurarak okurlarına farklı perspektifler sunar. Onun öykülerinde yer alan insanın içsel mücadeleleri ve toplumla olan ilişkisi, günümüz edebiyatında hala geçerliliğini korumakta ve yeni nesil yazarlar için ilham kaynağı olmasını dilerim.
Eser Ceran Erdi
Alıntı ve Referanslar:
*Çinar, Selçuk. 2013. “Feyyaz Kayacan’ın Öykücülüğü Üzerine Bir İnceleme”. Yüksek Lisans Tezi, Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yozgat.
*Damar, Arif. 1994. “Feyyaz Kayacan Fergar gelmedi bu yaz ve geçen yaz da”. Varlık Dergisi,
*Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2024
Yeni yorum ekle